FIM - IST Logo

FEMİNİZİM, KADIN HAKLARI VE GELECEĞİ

Ayşe Karaca
FEMİNİZİM, KADIN HAKLARI VE GELECEĞİ

Günümüzde kadınlar, sınırları patriark tarafından belirlenmiş hakların içinde kendilerini ve seslerini yükseltiyor. Öncelikle cinsiyet rollerinden bahsetmek ve toplumsal bir bakıştan olaya genel bir perspektif çizelim.

Cinsiyete atfedilen düşünüş ve yaşayış hallerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyetten bahsedeceğiz. Toplumun kadın ve erkek cinsiyetlerine biçtiği roller üzerinden önyargılar oluşur ve beklenmeyen davranışlara karşı cezalandırma uygulanır. Çocukluğumuzdan itibaren bu roller giderek pekişir. Kadınan atanan roller: geleneksel ev içi işleri yapmak, çocuk bakımı gibi edilgen, sıcak, ve sessiz kalması yönündedir.  Bu rollerine hazırlanması daha çocukken evcilik oyunlarında oyuncak mutfak malzemeleriyle, bebeklerini biberon ile beslemesiyle başlar.

Kadınsı olarak kanıksanmış bu roller içinde kadınlar, çalışma hayatına kazandıkları ekonomik özgürlük, eğitim seviyesinin yükselmesi, büyük şehirlere göçün etkisi ile toplum içinde daha görünür ve sesini çıkaramayan, şiddet gören, tacize uğrayan, küçük yaşta evlendirilen hem cinsleri adına da seslerini yükseltiyor.  Gerek toplumdan gerekse çalışma ortamlarında maruz kaldığı cinsiyetinden kaynaklı evlilik, çocuk sahibi olma, her zaman bakımlı olma ve zayıf kalma beklentisinin içerisinde; peki benim ne istediğim önemli değil mi diyor.

Kadın aynı zamanda bedeni üzerinden gelen baskıya da parmak basmak gerek.  Tarihçesine bakarsak, milattan sonra yaklaşık ikinci asırda Katolik Kilisesi’nin kurucularından olan Tertullia “Şeytanı davet eden sensin! O ağacın mührünü de sen kırdın. Tanrı’nın yeryüzündeki görünümü olan erkeği de kolayca sen yere vurdun,” diye sesleniyordu kadına.  Halbuki kadın, medeniyet içerisindeki estetik zevkin kaynağı, toplumların doğuranı ve besleyenidir. Modern dünyada; cinsiyet farklılığı ve insan hakları üzerinden kadına şiddet konusuna yaklaşarak, göz boyamacı adeta sahte bir iyimserlikle birçok toplumlarda kadının şahsiyetini kaybetmesine ve teşhir aracı haline getirilmesini sağlanmıştır.

Estetik merkezlerini dolup taşıran, kadınların aynaya baktığında gördüğünden daha ‘kadın’ birini görme ihtiyacıdır. İş hayatına atılan kadınlara ise güçlerinin üzerinde iş yaptırılmak ve hem evde hem işte tam performans beklenmektedir. Böylece dünyada kadın, hem üreten hem de ezilen bir duruma getirilmiştir.